Bir yıl geçti, Türkiye’nin pandemi ile tanışmasının üzerinden.
Bildiğimiz, alıştığımız hayatımızın bütün akışı değişti.
Alışkanlıklarımızla birlikte; beslenme, giyim, eğlence gibi en basit rutin işlerimizi bile bir kenara itmek zorunda kaldık.
Önce kentlerimize, sonra evlerimize hapis olduk.
Alıştığımız şeyler bir yana, ailelerimizden, dostlarımızdan hatta evlatlarımızdan mahrum kaldık, kalıyoruz.
Özgür günlerimizdeki sıkıntılarımızı, sorunlarımızı, kavgalarımızı bile arayacak hale geldik.
Bir kafeye oturup, bir bardak çay içmek ne demekmiş, şimdi anladık.
Sosyal mesafe bir buçuk metre ama, sevdiklerimizle aramızda fersah fersah uzaklığa dönüştü.
Canlar gitti, canlarımız gitti…
Önce üçer beşer, sonra yüzlerle ifade edildi ölümler.
Doğal afetten beter oldu bu süreç.
Zordu ölüm!
Yaş kaç olursa olsun…
Ölüm işte, kaçınılmaz ama , neden bir gün fazla olmasın?
Hayat güzel, yaşamak ve paylaşmakta öyle.
Cenazelerine bile katılamadık sevdiklerimizin.
Teknoloji ile iletişim kurmak günlük yaşamımızın parçası oldu.
Umarım tez zamanda aşı iş görür de, bu günlere dönüp bakınca, acı bir hatıra olarak anarız.
Sağlıkla ve esenlikle kalın…
Sibel KAVÇİN
Genel Yayın Yönetmeni