Bayım…
Türk kadını, artık senin bildiğin o zavallı, “Ben bilmem, beyim bilir” diyen kadın değil.
Hoş, 13-14 yaşında çarşafa dolayıp, 15’inde kucağına çocuk verdiklerinde çoğaldı ama 21. yüz yıldayız.
Kadın artık ömründe ilk seni görmüyor, kadın artık hayatı biliyor.
Çevresi, interneti… Her şey kadını bilinçlendiriyor, taşıyamıyor, kuduruyorsun.
Her gün, en az bir kadın cinayeti.
Neden?
“Hakkını arayan kadın, gebertilmeli” değil mi?
Önce kendi eksiğini gider…
30 saniye sevişmekle koca olunmuyor.
Zavallı organını, gördüğün her kadında deneme isteğini frenle, eve tıkıp, haftada bir vazife olarak seviştiğin, 30 saniyelik süreni bari iki saate çıkar.
Bak bakalım, kavga kıyamet kalıyor mu?
Mutsuz kadınlar yaratıp, mutluluğu sokakta ararsan, evdeki de, başkalarından öğrenir.
Yaptıklarını saklayıp, “namus uğruna” yalanına sığınmak zorunda kalmazsın…
Dışarıdaki kadında olan, senin evindekiyle aynı.
Erkekliğini döverek, vurarak, bıçaklayarak değil!
Sevip, öpüp, okşayarak kanıtla!
Organını her yerde denemek zorunda değilsin!
Evine git, karından özür dile, dokun, sana dokunmasını sağla.
Uzun uzun sev onu.
Ne onun gözü dışarıya kaçar, ne de sen, kendini ispatlamak için şiddete başvurmak zorunda kalırsın.
Unutma sayın bayım…
En az senin kadar özgür, en az senin kadar duyguları olan, en az senin kadar yaptığı her şeyden zevk alabilen bir bireyim.
Üstelik senden daha estetik ve güzelim.
Sevildikçe daha güzelleşir, daha çok keyif veririm.
İyi düşün…
Ben ne kadar mutluysam, sen o kadar mutlu olabilirsin.
Sibel KAVÇİN
Genel Yayın Yönetmeni