DELİRİUM
4 Temmuz 2020
Genel, KÖŞE YAZARLARI, Yüksel Civelek
Farklı uyandım bu sabah.
Güneş, toprak, bana ev sahipliği yapan karton kutu bile farklı.
Sarılıp uyuduğum sokak köpeği bile, daha eğlenceli yıkadı yüzümü.
“Farklı bir gün” dedim ya, ilk çöp kutusundan, karnımızı doyurduk, öyle sokak sokak gezmeye gerek kalmadan.
Şanslı gün.
Çimlerde yuvarlandık, kaldırım taşlarının renkli çizgilerine basmadan koştuk.
Gelen geçene aldırmıyorduk ama, onlar bize fena aldırıyordu.
Köpeciğe attıkları tekmeleri benden de esirgemediler.
İtile kakıla kalabalıktan kaçtık.
Konuşmuyorduk ama, amaçsız iki canlı, bana benzeyen ama benim gibi olmayanlardan kaçtık.
Bizden esirgedikleri güler yüz ve iki tatlı sözü, başka yerlerde aradık.
Biliyorduk;
Bizi sevmiyorlardı, kirliydik, açtık, sokaktaydık…
İyi de, birbirlerini de sevmiyorlardı…
İşte bunu hiç anlamadık.
Bana benzeyenleri, ben anlamıyordum, dostum köpek, anlıyordu ama, korkuyordu.
Uzak bir tepeye çıkıp, saatlerce izledik hepsini.
Yanlarında yerimiz yoktu, yerlerinde, yanımız.
Park, bahçe, sokak, caddeyi bizimle paylaşmak istemiyorlar ama, birbirleriyle de paylaşmayı kabul etmiyorlar.
Ben, sadece deliyim.
Hepsi manyak!
Gün bitinceye kadar, hiç birine bulaşmamak lazım.
Gün ilerledikçe daha çok deliriyorlar.
Delirdikçe hızlanıyor, hızlandıkça çıldırıyorlar.
Hava kararınca, iner bir kuytu buluruz.
Yemek dert değil.
Bağırmasınlar, dövmesinler, sövmesinler…
Ben alıştım, alışmasına da, şu köpek çok korkuyor.
Biz yine, bir yolunu bulur, onların nefret dolu dünyasında, sığınacak bir kuytu buluruz, onlara varlığımızı farkettirmeden.
Bana benzeyenlerle ben, köpek de, köpek zaten.
Bizi görmeyin olur mu?