Anasayfa / Genel / KİRLİ SİYASETLE İŞİN SUYU ÇIKTI

KİRLİ SİYASETLE İŞİN SUYU ÇIKTI

‘PROJE DEĞİL AFİŞ YAPMIŞLAR’
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Doğancı Barajı’ndan seslendi:
“Bursa’yı asla susuz bırakmayacağız.”
Ne güzel cümle…
Yalnız insanın aklına şu geliyor: Demek ki bırakabilecek durumda olanlar olmuş ki, şimdi “bırakmayacağız” demek gerekiyor! Yıllardır “Yeşil Bursa” diyoruz ama meğer o yeşillik, çimen değil borçmuş. Şehrin musluklarından su yerine, geçmişin ihmali akıyor. Birileri 20 yıl boyunca isale hattını tamamlayamamış, sonra da “kuraklık var” demiş. Kuraklık gökyüzünden değil, yöneticilerin masasından başlamış meğer!
Bozbey açık açık söylüyor: “2017’de DSİ ile protokol yapılmış, 2021’de iptal edilmiş. Devlet demiş ki, ben hattı yapayım, siz 15 yılda TL’yle ödeyin. Ama onlar gidip 155 milyon euro kredi çekmiş.”
Tabii ki “benden sonrası BUSKİ tufanı” diyenlerin mağrifeti değil mi bu? Sonrasında da hattı yapamamışlar ama afişini asmışlar. Proje yok, maket var. Musluk yok, makyaj var. Başkan Bozbey diyor ki, “Biz şeffaf olacağız. Gerçeği gizlemeyeceğiz.” Aman diyeyim Sayın Başkan, Bursa bu kadar yıldır “gizlenen gerçeklerden” kurudu zaten. Artık biraz da şeffaflıktan damlasın. Bir de tasarruf meselesi varmış, yılda 50 milyon TL. Pompa istasyonları kalkacakmış, su cazibeyle akacakmış. Ne güzel… Ve gelelim şu meşhur söze: “Bursa’yı susuz bırakmayacağız.” Ama asıl mesele Bursalıyı bilgisiz bırakmamaktır. Çünkü musluğu her açtığında halkın aklına artık şu geliyor: “Bu su kaç krediyle, kaç ihmalin bedeliyle akıyor acaba?” O yüzden sevgili Bursalılar… Suyun değerini artık sadece litreyle değil, vicdanla ölçelim. Yıllarca boruların içini değil, seçim afişlerini parlatmışlar. Şimdi sıra, gerçekten musluğu döndürmeye gelenlerde.
TESADÜFEN ÖĞRENİLEN ACI GERÇEK
Bursa’da son günlerin en çok konuşulan konusu yine bir dere, ama bu kez sadece bir çevre sorunu değil; aynı zamanda bir yönetim anlayışının aynası gibi karşımızda duruyor. Konu: Özlüce kanalizasyonunun yıllardır Ayvalıdere’ye akması… Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, bu bilgiyi kamuoyuna ilk kez CHP’nin 39. Olağan Bursa İl Kongresi’nde açıklamıştı. Yani “şehirde yıllardır süren bir çevre felaketini” aslında hep birlikte yeni öğrenmiş olduk. Daha sonra sosyal medyada “Bozbey, Nilüfer Belediye Başkanı iken neden önlem almadı?” sorusu yankılandı. Bozbey’in cevabı netti: “Sorumluluk BUSKİ’ye aitti. Nilüfer Belediye Başkanı olduğum dönemde bu durumu bilseydim zaten gereğini yapardım. Yaklaşık bir ay önce tesadüfen fark ettik.”
İşte kilit cümle burada: “Tesadüfen fark ettik.” Bu cümle, aslında Bursa’daki çevre yönetiminin kronik zaafını bir kez daha gözler önüne seriyor. Koskoca bir ilçenin kanalizasyonu, yıllarca bir dereye boşalacak… Kimse fark etmeyecek. Ne bir kontrol, ne bir denetim, ne bir sistemli izleme mekanizması. Sonra bir gün, “tesadüfen” fark edilecek! Peki bu sadece Ayvalıdere’nin mi sorunu? Elbette hayır. Bursa’nın dört bir yanında derelerin kaderi benzer. Kentin “yeşil” imajı çoğu zaman fotoğraflarda güzel durur ama altyapıdaki tablo o kadar masum değildir. Kaçak deşarjlar, denetimsizlik, kurumlar arası iletişimsizlik… Kısacası, “Yeşil Bursa” bazen yalnızca tabelada kalıyor. Bozbey’in açıklaması, en azından bu zinciri kırmak adına önemli bir başlangıç olabilir. Gerçeği saklamak yerine açıkça paylaşmak cesarettir. Ancak bu cesaretin devamında somut adımlar görmek istiyoruz. Çünkü Bursa artık “tesadüflerle” yönetilecek kadar küçük bir şehir değil. Ayvalıdere’ye akan kanalizasyon sadece bir çevre sorunu değildir; bu, kentin vicdanına karışan kirli bir su gibidir. O suyu temizlemeden, ne dereler arınır ne de Bursa gerçekten nefes alır.
YEŞİLTAŞ UMUDUN SESİ OLDU
Merinos’ta kürsüye çıktı Nihat Yeşiltaş. Takım elbiseli siyasetçilerin arasında, ütü masasından çıkmış bir il başkanıydı. “Komilik yaptım, ütücülük yaptım, geçimimi emeğimle sağlıyorum” dedi. Kısacası “Ben Ankara kulislerinde değil, emek tezgâhlarında yoğruldum” diyordu. O an salonda alkış koptuysa, sebebi sadece bir konuşma değildi. Çünkü Bursa örgütü, uzun yıllardır ilk kez, “partinin içinden değil, halkın içinden biri”ne sahip olduğunu hissetti.
CHP’nin 39. Olağan Bursa İl Kongresi, aslında bir “yorgun partinin yeniden ayağa kalkma denemesi” gibiydi. Bir yanda yıllardır süren iç çekişmeler, öte yanda umutla bakan gözler… Yeşiltaş çıktı ve dedi ki: “Bursa’da CHP’yi birinci parti yapacağız.” Kolay mı? Türkiye’nin en büyük sanayi kentinde, yıllardır sağın kalesi olmuş bir şehirde CHP’yi birinci parti yapmak… Ama kolay olsaydı adı “mücadele” olmazdı zaten. CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, kürsüye çıktığında hedefi belliydi: koltuk sevdalılarını, partiyi kendi çiftliği sananları hatırlattı herkese. “6 bin polisle binayı basmak kolay, zor olan delegenin oyuyla seçilmek” dedi. Ardından sahneye Mustafa Bozbey çıktı. Bursa’nın belediye başkanı ama aynı zamanda sosyal medyanın da dertlisi. “Troller saldırıyor, iftiralar havada uçuşuyor. Biz sessiz kalamayız” dedi. Bugün siyasetin meydanı sadece miting alanı değil, ekranın öte tarafı. Yani artık troll savaşları çağındayız, kılıçlar klavye, mermiler tweet. Kongrede dikkat çeken bir şey vardı: kimse birbirine kaş-göz yapmadı, kimse “şu kimden yana, bu kimden” demedi. CHP Bursa örgütü, uzun zaman sonra ilk kez “birlik” görüntüsü verdi. Belki de bu yüzden Yeşiltaş’ın sesi bu kadar yankı buldu. Çünkü insanlar artık parti içi kavga değil, parti içi kucaklaşma görmek istiyor. Kısacası, Bursa’daki kongre bir sonuç değil, bir başlangıç. Emeğin, inancın, cesaretin başlangıcı. CHP Bursa’da artık sadece belediyeleri değil, kalpleri de kazanmaya başlamış. Şimdi mesele şu: Bu inancı sandığa taşımak…

Kontrol et

Nilüfer Kent Tiyatrosu iftiharla sunar: “Lüküs Hayat”

Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu (NKT) 2025-2026 Tiyatro Sezonu’na “Lüküs Hayat” müzikali ile perde açıyor. 25 …