Hani bazı sanatçılar vardır… Aslında hiç karşılaşmamışsınızdır ama o hep evinizin içindedir… Bir dönemi ifade ederler… Üstelik sadece sizin için değil, o dönemi yaşayan hemen herkes için anıların bir parçasıdır.
Röportaj: Sibel Kavçin
Uğurtan Sayıner ya da bildiğimiz adıyla Benim Adım Cemil, seksenli yılların en çok izlenen televizyon dizilerinden biri olan Bizimkiler dizisi ile hafızamıza kazındı. Dizideki her karakteri aşağı yukarı hatırlıyoruz ama Cemil unutulmayanların başında geliyor. İşin ilginç yanı, kullandığımız şimdiki zaman dilimi sizi şaşırtabilir, çünkü pek çok kişi onun yaşadığından emin değil. Hatta biz bile değildik, görene kadar. Ama o yaşıyor, çalışıyor ve kendi adını taşıyan mekanıyla Bursa’ya yeni bir soluk getiriyor. Uğurtan Sayıner’i tanımak isterseniz işte röportajımızın ayrıntıları…
İlk olarak Cemil karakteriyle gündeme geldiniz, Cemil’den sonra en çok hangi karakter sizi etkiledi?
Bir alzeimer hastası oynadım. Onu hiç unutamıyorum. Yani Cemil’den sonra benim için, benim oyunculuk kariyerim için çok önemlidir. Fransa’dan da ödül aldım.
Tiyatroya ne zaman gönül verdiniz? Kimi örnek aldınız ilk?
Üniversite yıllarında oldu. 1960’ta basıldı bu aşk… Metin Akpınar bizim lisede oyun sahneye koyuyordu. Beni de oyuncu olarak aldı. Ben küçücük bir çocuktum, ortaokul talebesiydim. O günden bu yana oyunculuk hep oldu.
Aileniz destekledi mi?
Hayır, babam zaten vefat etmişti 1959’da… Abim çok kızıyordu, illa okuyayım istiyordu. Ben kaçak tiyatro yapıyordum. Bir de afişlerde ismimi Oğuz, soyadımı Tan diye yazdırıyordum. Abim görürse bana kızar diye. Asla desteklemediler. Tabi şu anki gençlerimizde sanata yatkınlık çok fazla… Herkes bir dalla uğraşıyor fakat tiyatro bunların içinde en önemlisi diye düşünüyorum ben sanat dalında…
Gençlerimizin ailelerine neler söylemek istersiniz?
Eğer gençler, ailelerinin söylediklerini dinlerlerse adam olurlar. Yani anlamıyorum ki herkesin elinde bir tane telefon, herkesin kafası önünde… Tiyatro salonunda perde açıyorsunuz, 100 kişilik salonda 15 kişi var. Dünyanın en büyük ayıbını yaşıyoruz yani… Eskiden 60’lı yıllarda 4 ay sonrasına bilet satılırdı. Şimdi nerde? Belediye satın alıyor, bedava seyrettiriyor ailesine… Bir çıkıyorsunuz 20 kişi…
Bazı sanatçılar kimsesiz bu dünyadan göçüp gidiyor… Neden sanatçıya değer verilmiyor?
Kanayan yara zaten bu durum… Bir sürü dostum, arkadaşım, Taksim’de sokaklarda… Bu şans işi, yani Cemil’in bir şansıdır. Cemil olmasaydı, belki ben de orada sürünenlerden bir tanesi olacaktım.
Arkanızdan gelen, sanatı ile kendinize benzettiğiniz bir sanatçı var mı?
Gençler çok güzel, seviyorum gençleri ama isim derseniz isim bilmiyorum. Güzel gençler var. İnşallah bizim yolumuzdan giderler.
Uğurtan Sayıner Sanat ve Gösteri Merkezi’nden bahseder misiniz?
Geçen yıl İzmir’de Yeni Girne’de, Karşıyaka’da açıldı. 120 kişilik bir amfi tiyatro orası… Her hafta sonu cuma, cumartesi ve pazar günleri oyunlarımızı sergiliyoruz. “Bizden Size” adlı bir kabare oynuyoruz, komedi… Bir de çocuk oyunumuz var. Ayrıca İzmir dışında da turne yapıyoruz Türkiye genelinde… Bir ay önce de doğu ve güneydoğuda dolaştık. 16 – 17 gün dolaştık. Geri döndük. Sonra da Bursa’daki Cemil’in açılışı için buraya geldik.
Gençlerin tiyatroya ilgisi nasıl?
Bu işe şunun için giriyorlar. Tiyatro yapmak için girmiyorlar. Tiyatro dizi sektöründe önde tutuluyor. Tiyatrocuysanız ön safa alınıyorsunuz, değilseniz alınmıyorsunuz. Tiyatroya sadece ben tiyatro kursu gördüm, gittim demek için geliyorlar. Dertleri tiyatro yapmak değil, hiçbir emek vermeden sadece meşhur olmak… Acı ama gerçek.
Tiyatronuzda öğrenci yetiştiriyor musunuz?
Bu sezon başlayacağız. Şu açılışlardan dolayı erteledik bazı şeyleri… Bazı çalışmalarımız var. 20’ye yakın bir öğrencimiz olacak.
Sizce tiyatroculuk doğuştan mı, sonradan mı?
Doğuştan, sonradan olmuyor. Yani o kisveyi size tanrının vermesi gerekiyor. Yoksa olmaz, yani yama oluyor. Bu işin tabii ki mektebi var. Yani bir alaylısı var tiyatronun, bir de konservatuvarlısı var. Konservatuar ve alaylıda insanları ayıran tek şey profesyonelliktir ama bu profesyonelliğin içerisindeki gerçek de şudur: Alaylı her zaman tiyatronun önündeki adamdır. Yani bugün dönüp baktığınızda arkanıza, rahmetli Adile Naşit, Münir Özkul, Erol Günaydın… Bunlar alaylı oyuncular bu ülkede… Ve birçok profesyonel denilen ya da işte konservatuvar mezunu insanların çoğunu yok edebilecek kapasitede insanlar… Çünkü demin söylediğiniz gibi bu bir tanrı vergisi… Önce verecek onu sen pekişterecek, birleştireceksin.
Bursa’da oyun oynamayı düşünüyor musunuz?
Bizi organize edecek bir merci bulursak Bursa’da da oynarız, zevk de duyarız ayrıca… Bursalılar da bizi görsünler.