Gülümseyecektik tebessümü geçemedik!

Bursa siyaseti, uzun süredir görmediği kadar çalkantılı bir dönemden geçiyor. Bir yanda Nilüfer’in eski belediye başkanı Turgay Erdem’in tutuklanması, diğer yanda CHP’nin kent genelindeki suskunluğu ve üstüne eklenen susuzluk sorunu… Hepsi birbirine zincir gibi bağlı aslında: yönetim anlayışı, hesap verebilirlik ve halkın güven duygusu. Turgay Erdem’in tutuklanması, sadece bir kişinin adli süreci değil; yerel yönetimlerdeki şeffaflık tartışmasını da yeniden gündeme taşıdı. Nilüfer, yıllarca “katılımcı belediyecilik” modeliyle övülmüş bir ilçeydi. Ancak bugün geldiğimiz noktada, bu modelin ne kadarının gerçek, ne kadarının vitrin olduğu sorgulanıyor. Adaletin nasıl tecelli edeceği elbette yargının işi, ancak siyasetin sessizliği halkın vicdanında derin yankı buluyor. CHP yönetimi ise bu süreçte adeta “duygu koruması”na girmiş durumda. Ne güçlü bir sahiplenme var, ne de net bir mesafe koyma. Parti içinde “kurumsal refleks” zayıflamış görünüyor. Oysa kriz anları, siyasi partilerin karakterini gösterir. Suskunluk, bazen zarif bir bekleyiş değil, halk nezdinde bir kaçış olarak algılanabilir. Ve bütün bu tartışmaların ortasında, Bursa’nın sokaklarında yankılanan asıl ses şu: “Su yok!” Günlerdir mahalle mahalle artan kesintiler, şehirdeki altyapı sorunlarını çıplak biçimde ortaya koyuyor. Bursa gibi su kaynaklarıyla övünen bir kentte, çeşmeden damla akmaması sadece teknik bir mesele değil, aynı zamanda bir yönetim zaafıdır. Kuraklık kadar ihmalkârlık da susuzluk yaratır. Bugün Bursa’da siyaset, adalet ve su aynı cümlede buluşuyor: Hesap verebilirlik. Vatandaşın isteği aslında çok basit: Şeffaflık, sorumluluk ve hizmet. Suyun olmadığı yerde hayat nasıl duruyorsa, siyasette de güven yoksa demokrasi durur. Bursa’nın artık susmaya değil, konuşmaya ve çözüm üretmeye ihtiyacı var. Yoksa Başkan Bozbey’in halkı için çırpındığı hizmetler de boşa çıkmış olacak… Gülümseyecek denilen Bursa, henüz tebessümü geçemedi. En kısa zamanda gülümsemek umuduyla… Kalın sağlıcakla…