Ne kadar derin, ne kadar anlamlı bir reddediştir bu… Bu reddediş aynı zamanda bir milletin uyanışını da simgeler. Küllerinden yeniden doğuşunu… Ulu önder Atatürk’ün ilk olarak 1919’da Erzurum kongesinde reddettiği ‘Manda ve himayecilik’ Sivas Kongresi’nde kesinlik kazanarak tüm dünyaya duyurulmuş ve bir milletin uyanışı ilan edilmiştir… Önce kongreler sonra yedi düvele karşı alınan zaferler ve dik duruş Cumhuriyet ile taçlanmıştır… Neresinden bakarsanız bakın ne kadar zor bir iş başarılmış öyle bir zamanda öyle bir yokluk içinde… Hiçbirşeyiniz yok bir parça umut ve kararlılığınız dışında… Üstelik Manda ve himayeyi kurtuluş olarak gören hainlere inat kazanılmış bir zafer… Evet tarihi unutmamak gerekir Çünkü tarih günümüzün aynası ve yarınlarımızın ışığıdır… Şimdi bir ulusun destansı varoluşunu muhtarlık yarışı ile benzeştirmeyeceğim elbette ama manevi açıdan gelinen nokta Bursa Nilüferköy Muhtarlığı için hemen hemen aynı şartları barındıyor gibi… Uzun yıllar makamda yer alan bir muhtar ve karşısında daha iyisini yapacağından şüphesi olmayan genç bir aday… Her türlü kirli ilişkilerin kapalı kapılar ardında yaşandığı ve mevcut muhtarın koltuğunu koruma adına rakiplerine destek verenleri dahi tehdit ettiği bir durumdan bahsediliyor… Yani zorla ‘Manda’cılık dayatılıyor Nilüfer köylüler’e… Üstelik bunları yaparken gerekli kudreti de elde ettiği makamların gücünden istifade ederek gerçekleştiriliyor olması da konunun bir diğer tarafı… Bizler gazeteci olarak bir tarafta duramayız elbette… Ama haksızlığa uğrayanın da sesi olmak bizim görevimizin bir parçası. Muhtarlık yarışı devam ediyor. Sonu nasıl nihayete erer bilinmez, ancak Nilüferköy sakinlerinin perde arkasında yaşananlara odaklanması şart… Çünkü size dayatılan yönetim şekli tek kelimeyle ‘Manda’cılık….