Bursa zor şehirdir, zorlu kenttir.
Yaşamak ne kadar zorsa, eğlenmek de o kadar zordur!
Eğlence sektörü cadı kazanı gibi..
Ne ararsan, ne lazımsa o oluveriyorlar!
Adeta “Sanatçı” gibi dolanıyorlar ortalıkta..
Üstelik bu şehir, İstanbul gece hayatının en ünlülerini de bünyesinden çıkarmışken..
Şimdiki hali içler acısı!
Gerçek sanatçılar sıkışıp kaldılar, batakhanelerin arasında.
Evet, bir çoğu orta halli batakhane oldu!
Ne müşteri de, ne sanatçı da seçici davranamıyorlar..
Tamam, uzun süreli kapalı kaldılar, anladık ama, yine de “sanatçı” adı altında çalıştırdıkları isimlere dikkat etmeleri gerekiyor..
Bir eğlence mekanının; kapısına gelen müşterisinden sahne alan sanatçısına, garsonundan mutfak şefine kadar dikkat etmesi şart!
Sonuçta çok ağır hesap ödemeyi üstlenen müşteri, saygıyı hak ediyor.
Bu kentin, Bursa’yı mesken tutan, çalıştıkları işletmeleri pavyona çeviren, müşterilerini kendi masalarına buyur eden görgüsüzlerden acil arınması gerek!
Bir de artık sabunluk yolunda ilerleyen, gala yapıp özel günlerde sahne alan, kendini Tarkan zannedenler var ya..
Pandemi dönemindeki zor günlerde börek yaptığını unutup, kulisine sanatçı arkadaşını almayanlar bile var..
Sokakta şarkı söylese 3 TL toplayamaz, sahnede sanırsın assolist!
İsim yapıp “üç dört masa” doldurunca işletmeciler o “üç dört masa” için önünde eğilmek zorunda kalıyor!
Buradan işletmecilere sesleniyorum; “Bu kadar şımartmayın, şımartmayın ki ne olduklarını, ne kadar ettiklerini bilsinler!”
Hadsizsiniz! Ayağınıza gelen ister sanatçı, ister müşteri kapınızdan geri çevirmek neyin nesi?!
Boğazınızdan geçen bir lokma ekmek varsa, sizi dinlemeye gelenler sayesinde!
Bunu sakın unutmayın!
E tabi bunda mekan sahiplerinin payı büyük!
Bu kadar yüz verirlerse, sanatçı bozmaları da astarını isterler.
Bir sonraki yazım bu kadar “HAFİF” olmayacak..
Sibel KAVÇİN
Genel Yayın Yönetmeni