Merhaba sevgili Aktüel Adress okuyucuları…
Aylık çıkan dergimizin bu ay da bütün sayfaları okumaya değer bulacaksınız. Haber ve röportajların yanı sıra sayfalarımızda bir de araştırma konumuz var.
Bu sayıda konumuzu su olarak belirledik. Su deyince aklımıza sudan sebepler gelse de, aslında su günümüzün büyük sıkıntılarından biri…
Benim çocukluğum Bursa’nın Muradiye Mahallesi’nde geçti. Orada doğmuşum, orada büyüdüm. Biz suyu hep çeşmeden içerdik. Annem, “Bizim suyumuz Uludağ’dan geliyor” derdi. Gerçekten de yazın bile buz gibi akar, ellerimiz donardı.
Tarihi bir evde büyüdüm… Yunanlılar yaşamış zamanında… Yazları gelip evimizi ziyaret ettiklerinde, çeşmeden kana kana su içerlerdi. Üç haneli, tek bir çeşmesi olan ama 10 kişinin yaşadığı tarihi bir evdi bizimkisi… Ne güzel günlerdi…
Elbette o zaman da su kesintileri olurdu ama şimdi olduğu gibi su kesilecek diye evdeki bütün kapları suyla doldurmazdık. Çünkü her çınarın altında sokak çeşmeleri vardı. Su kesilince bütün mahalle çocukları hemen çeşmelere koşar, sıraya girer hatta bunu oyun haline getirir çok da eğlenirdik. Su gibi temiz, su gibi saf çocuklardık… O günleri çok özlüyorum…
Bugüne gelirsek… Artık çok az evden çeşme suyu içiliyor… Sokak çeşmeleri parmakla sayılacak kadar az… Doğanın bize sunduğu suyu ne zaman bu kadar kirlettik? İnsanlık kirlendi de, suya dokunmasaydık… Kendi adıma, çocuğum adına, gelecek nesiller adına küresel ısınmanın olduğu bir dünyada su kaynaklarımızın azaldığını düşünmek bile istemiyorum… Birçok su firması ve arıtma cihazı satan firmaların çoğalması durumun ne kadar ciddi olduğunun göstergesi… Vücudumuzun bile dörtte üçü sudan oluşurken, Bursamız’ın Akçalar, Babasultan, Boğazköy, Büyükorhan, Çınarcık, Demirtaş, Doğancı, Eymir, Gölbaşı, Gölcük, Kayapa, Yenice barajları varken neden çeşmeden su içemiyoruz?
Ne diyeyim, su gibi ömrünüz olsun…
Sibel KAVÇİN
Genel Yayın Yönetmeni